İhtiyati Haczin Hukuki Niteliği ve Uygulama Şartları
- 2 May
- 2 dakikada okunur

İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesi ve devamı hükümleri, para alacaklarının teminat altına alınmasını sağlamak amacıyla başvurulan ihtiyati haczi düzenlemektedir. Bu müessese, bir alacağın zamanında ödenmemesi riskine karşılık, borçlunun malvarlığına mahkeme kararıyla geçici el koyma işlemi olarak tanımlanabilir. İhtiyati haciz, bir tedbir niteliği taşıdığından, esasında kesin bir yargılama sonucu doğurmadan da uygulanabilmektedir.
İhtiyati haciz kararı alınabilmesi için, öncelikle başvuranın gerçekten alacaklı sıfatına sahip olması ve alacağın para borcuna dayanması gerekir. Bu alacak rehinle güvence altına alınmamış olmalıdır. Ancak, rehne rağmen bazı istisnai durumlarda da ihtiyati haciz mümkündür. Örneğin, rehinli alacağın karşılanmadığı açık ise, eksik kalan kısım için veya kambiyo senetlerinden kaynaklanan borçlarda ya da ipotekli faiz alacaklarında haciz talebi yapılabilir.
Normal şartlarda yalnızca muaccel hale gelmiş (vadesi gelmiş) borçlar için ihtiyati haciz kararı alınabilir. Ancak bazı istisnai hallerde, vadesi henüz gelmemiş borçlar için de bu yola başvurmak mümkündür. Bu istisnalar, borçlunun kaçma hazırlığında olması, mallarını kaçırması, gizlemesi ya da alacaklıyı aldatmaya yönelik işlemler gerçekleştirmesi gibi durumları içerir. Bu tür halleri kanıtlamak için kesin delil şartı aranmamakta; mahkemeyi ikna edebilecek kuvvette belirtiler yeterli görülmektedir.
Mahkemeye yapılan başvuru üzerine ihtiyati haciz kararı verildiğinde, kararın alındığı tarihten itibaren en geç 10 gün içinde icra müdürlüğüne başvurulması gerekmektedir. Aksi takdirde karar kendiliğinden hükümsüz hale gelir. Bu süre hak düşürücü niteliktedir.
İhtiyati haczin uygulanmasından sonra, alacaklının takibe devam etmesi veya dava açması gerekir. Bu zorunluluk, haczin hangi aşamada talep edildiğine göre farklılık gösterir. Eğer haciz kararı, esas dava ya da icra takibinden önce alınmışsa, alacaklı 7 gün içinde esas takibe geçmeli veya dava açmalıdır. Eğer karar, dava devam ederken verilmişse bu süre, kararın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 aydır.
Haciz kararı, borçlu açısından ciddi sonuçlar doğurduğundan, alacaklıdan teminat istenmesi kuraldır. Böylece, alacaklının haksız çıkması durumunda borçlunun uğrayabileceği zararın telafisi sağlanmış olur. Ancak bazı özel durumlarda (örneğin ilama dayalı alacaklar, adli yardımdan yararlananlar, kamu kurumları gibi) teminat koşulu aranmamaktadır.
Sonuç olarak ihtiyati haciz, alacaklının hakkını güvence altına alan etkili bir tedbir olup, yalnızca kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesi hâlinde uygulanabilir.