top of page
log_sms.png

İzale-i Şuyu Davasında Muhdesatın Aidiyeti İddiası

  • 8 saat önce
  • 6 dakikada okunur

İZALE-İ ŞUYU DAVASI


A) GENEL OLARAK İZALE-İ ŞUYU DAVASI


Diğer adı ortaklığın giderilmesi davası olan izale-i şuyu davası, elbirliği veya paylı mülkiyet şeklinde vücut bulmuş bir taşınır veya taşınmazın, ortakları arasındaki paydaşlığın giderilmesini sağlayan bir dava türüdür. Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davasında yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Görevli mahkemeler ise Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. 

 

B) TARAFLAR


İzale-i şuyu davası taşınır veya taşınmaz mala ortak olan tüm paydaşlara karşı açılır. Ortaklardan herhangi biri ortaklığa son verilmesini isteyerek ortaklığın bitirilmesini talep edebilir. Tüm paydaşların açılmış olan izale-i şuyu davasında yer alması zorunludur. Ortaklardan birinin ölümü durumunda, ölen ortağın tüm mirasçılarının davaya dâhil edilmesi gereklidir.

 

C) ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ YÖNTEMLERİ

Paydaşlar, taşınır veya taşınmaz malın nasıl bölüştürüleceğini aralarında kararlaştırabilir. Görülen dava sırasında da bu anlaşma yapılabilmektedir. Taraflar malın veya malların nasıl bölüneceğine aralarında karar veremezlerse, ortaklığın giderilmesi iki yöntem ile gerçekleşebilir:


1) Aynen Taksim: Ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınır veya taşınmazın aynen bölünmesi yoluyla gerçekleşen paylaşım türüdür. Söz konusu taşınır veya taşınmaz malın eşit şekilde tamamen aynı iki parçaya bölünebileceği durumlarda başvurulabileceği kabul edilir. Aynen taksim yoluna başvurulabilmesi için ortaklardan yalnız bir kişinin talepte bulunması yeterli olacaktır. Hâkim bu talep karşısında öncelikle aynen taksim şartlarının bulunup bulunmadığını araştırmalıdır.

 

Paydaşların tamamı rıza göstermediği sürece taşınmazın sadece belirli bir bölümü paylı olacak şekilde bırakılamaz.

 

Paylaştırma, ancak bölünerek yapılması mümkünse ve oluşan parçaların değerleri birbirine eşit değilse, eksik değerdeki parçaya mahkeme ya da hâkim tarafından belirlenen bir ivaz eklenerek denkleştirme sağlanacaktır.

 

Eğer taşınmaz aynen bölündüğünde önemli bir değer kaybı yaşanacaksa ve kat mülkiyeti kurulması mümkünse, aynen bölünerek paylaştırma kararı verilemez.

 

Eğer taşınmazın aynen taksim edilmesiyle ortaklığın sona erdirilmesi mümkün değilse, bu durumda ortaklığın satış yoluyla giderilmesine hükmolunur.

 

2) Satış Suretiyle: Ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınır veya taşınmaz malın satış memurluğu veya icra daireleri aracılığıyla satılmasıdır. Satılan maldan elde edilen gelir ortaklar arasında bölüştürülmektedir.

 

Satış, açık arttırma yoluyla yapılacaktır. Tüm ortaklar toplanarak satışın ortaklar arasında yapılması konusunda oybirliği ile karar alabilirler.

 

Taşınmaz üzerindeki muhdesatın varlığı satışa engel teşkil etmez; ancak taşınmazla birlikte satılmasına karar verilir. Ortaklar arasında yapılacak para paylaşımında ise muhdesat da göz önünde bulundurularak uygun bir oranlama yapılır.

 

3) Kat Mülkiyetine Geçiş Suretiyle: Taşınmazların aynen bölüşülmesi, taşınmazda kat mülkiyeti kurulmasıyla gerçekleşebilir.

 

Taşınmazın yapımı bitmiş olmalı ve her paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşüyor halde olmalıdır.

 

Kat mülkiyeti kurulmasına engel eksiklikler var ve söz konusu eksikliklerin giderilmesi mümkün ise ortaklığın giderilmesini kat mülkiyetine geçiş suretiyle talep eden tarafa yeterli süre ve yetki verilerek, eksiklikler tamamlattırılmalıdır.

 

II- MUHDESAT


A) GENEL OLARAK MUHDESAT

Muhdesat, ‘yeni kurulan, sonradan oluşturulan’ ve  ‘yapının özgün biçimlerine uygun olmayan sonradan yapılmış bölümler’ olarak tanımlanmaktadır.

 

B) MUHDESATIN UNSURLARI

1) Yapı veya Bitki Şeklinde Olmalıdır:

Muhdesat, yapı veya bitki olarak karşımıza çıkabilir. Yapı (inşaat), kural olarak taşınmazın maddî kapsamına dâhildir. Bitkiler, kural olarak taşınmaz mülkiyetinin maddî kapsamına dahil olduğu söylenebilir.

 

2) Kalıcı Surette Yapılmış Olmalıdır:

Muhdesatın bir diğer unsuru, onun kalıcı nitelikte inşa edilmiş olmasıdır.

 

3) Haksız Olmalıdır:

Muhdesat esas itibarıyla haksız bir yapı veya bitki olarak ortaya çıkar. Geçerli bir hukuki ilişki bulunmaksızın yapılan yapılar, bu yönüyle haksız inşaat olarak adlandırılır. Birden fazla paydaşı olan arazilerde, yetkisiz olarak herhangi bir paydaş tarafından araziye inşa edilen yapılar da bu kapsama girmektedir.

 

Bitkiler de haksız yapı gibi araziye geçerli bir hukuki ilişki olmadan dikilmiş, ekilmiş olabilir.

 

Muhdesatın haksız olmasının aksi de nadir olarak mümkündür. Miras bırakan hayattayken onun izni dâhilinde mirasçılardan biri tarafından inşa edilen yapı da bulunduğu taşınmazla beraber diğer bir mirasçıya devredilmişse durum böyledir.

 

C) MUHDESATIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Muhdesat, genel olarak kalıcı şekilde yapılmış olan yapı veya dikilen bitli şeklinde ortaya çıkmaktadır. Muhdesatın hukuki niteliği bütünleyici parçadır.

Türk Medeni Kanunu

Bütünleyici parça

Madde 684- Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.

Muhdesat asıl şeyin hukuki kaderine tabidir. Bütünleyici parça haline gelen muhdesat artık ayrı bir eşya olma niteliğini kaybetmektedir. Muhdesatın üzerine kurulu olan bütün ayni haklar sona erer. Asıl şey üzerinde tesis edilen ayni haklar, artık muhdesatı da kapsamına alır. Dolayısıyla asıl şeyin maliki muhdesatın da maliki olur. Muhdesat, tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilir

 

III- MUHDESATIN TESPİTİ


A) MUHDESATIN TESPİTİ DAVASI

Muhdesatın tespiti davası, hukuki niteliği itibarıyla tespit davasıdır. Bu dava türünde esas amaç muhdesatın kim tarafından meydana getirildiğini tespit edilmesidir. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalının, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

 

Muhdesatın tespiti davasının sınırlı bazı hallerde açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Muhdesatın tespiti davasının açılabilmesi için güncel bir hukuki yararın bulunması şarttır. Mahkeme hukuki yararın var olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da aynı şekilde davanın her aşamasında hukuki yararın bulunmadığı iddiasını ileri sürebilir. Mahkeme, hukuki yararın mevcut olmadığı hallerde davayı usulden reddetmelidir.

 

Yargıtay’ın görüşü de de aynı doğrultudadır,tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (HMK m. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması, Kamulaştırma Kanunu’nun 19. maddesi hükmünün uygulanma imkânının bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir…’ denmektedir.[1]

 

B) MUHDESATIN TESPİTİ DAVASI AÇILABİLMESİ ŞARTLARI


1) Ortaklığın Giderilmesi Davasının Varlığı:

Yargıtay kararlarına göre, muhdesatın tespiti davası açılması için belirli koşullarda hukuki yararın bulunması zorunludur. Bu durumlardan biri, taşınmazla ilgili devam eden bir ortaklığın giderilmesi davasının varlığıdır. Eğer ortaklığın giderilmesi davası kesinleşmiş ve karara bağlanmışsa, muhdesatın tespiti için yeni bir dava açılamaz.


2) Kentsel Dönüşüm Uygulamasının Varlığı:

Uygulamada hukuki yararın varlığını kabul edildiği diğer bir durum da kentsel dönüşüm uygulamasının varlığıdır.


3) Kamulaştırma:

Muhdesatın tespiti davası açılabilmesi için hukuki yararın varlığının kabul edildiği diğer bir durum da kamulaştırmadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

Kamulaştırma

Madde 46 – Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

C)  TARAFLAR


Muhdesatın tespiti davasında, davacı taraf muhdesatın kendisi tarafından inşa edildiğini veya dikildiğini iddia eden kişi veya kişilerdir. Davalı taraf, davacı dışındaki tüm ortaklardan oluşur.  Ayrıca ispat yükü de muhdesatın kendisi tarafından inşa edildiğini veya dikildiğini iddia eden kişi veya kişilerdir.


D)  HÜKÜM


Muhdesatın tespiti davası sonucunda sadece tespit hükmü verilir. Verilen hüküm sonucunda herhangi bir ayni hak sahipliği etkilenmez. Verilen hüküm kurucu değil, açıklayıcıdır.

 

IV- İZALE-İ ŞUYU DAVASI SIRASINDA MUHDESATIN AİDİYETİ İDDİASI


Ortaklığın giderilmesi davası ve muhdesatın aidiyetinin tespiti davası ile birlikte görülememektedir. Ortaklığın giderilmesi davası sürecinde, taşınmaz sahiplerinden birinin muhdesat iddiasında bulunması halinde, mahkeme öncelikle taşınmazın diğer maliklerinin bu iddiayı kabul edip etmediğini tespit eder. Taşınmaz malikleri söz konusu iddiayı kabul etmemesi ve mülkiyetin kendilerinde olduğunu ileri sürmeleri halinde mahkeme tarafından muhdesat iddiasında bulunan kişiye muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açması için süre verilecektir. Davanın açılması durumunda, bekletici mesele yapılacaktır.

 

Yargıtay’ın görüşü de aynı yöndedir, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/2296 E. Ve 2019/2496 K. Numaralı kararına göre, Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK’nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir.[2] Mahkemenin belirlediği süre içinde dava açılırsa sonucunun beklenmesi, açılmazsa o konuda uyuşmazlık olmadığı varsayılarak davaya devam edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

 

Ortaklığın satış yoluyla giderildiği İzale-i Şuyu davasında, muhdesatın da taşınmazla beraber satılması zorunludur.

 

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/2296 E. Ve 2019/2496 K. Numaralı kararında, ‘Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.[3] Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dâhil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.’ denmektedir.

 

Sonuç olarak; Görülmekte olan izale-i şuyu davası sırasında muhdesatın aidiyeti iddiasında bulunan kişiye mahkeme tarafından muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılması için süre verilecektir. Söz konusu süre içerisinde kişi tarafından dava açılması ihtimalinde bekletici mesele yapılacaktır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının kararına göre hüküm kurulacaktır. Verilen süre içerisinde kişi dava açmaz ise mahkeme kişiyi iddiasından vaz geçmiş olarak kabul edecektir.


Av. Muhammet Şahin Göcen


KAYNAKÇA


1.) Akçaal M. YARGITAY’IN GÜNCEL İÇTİHATLARI IŞIĞINDA MUHDESAT. TAAD. 2022; 0(51): 77-112.

2.) Türk Medeni Kanunu

3.) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

4.) Bilirkişiraporları.com ‘Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası’ 2022.


[1] Akçaal M. YARGITAY’IN GÜNCEL İÇTİHATLARI IŞIĞINDA MUHDESAT. TAAD. 2022; 0(51): 77-112.

[2] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/2296 E. Ve 2019/2496 K.

[3] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/2296 E. Ve 2019/2496 K.

Subscribe to our newsletter

 
 
  • LinkedIn
bottom of page